Burhan Doğançay Müzesi, bir ressamın yaşamına nokta koymadan önce hayata attığı sanatsal çığlık gibidir. Neden bir ressam sanatsal çığlık atar ki? Çünkü, bir ressamdan daha çok kim, dünyayı tuvaller gibi rengarenk, cıvıl cıvıl görmek ister ki kim!

 

 

 

İzlenimciler, modern hayatın gerçekçi sahnelerini çizdiler ve genellikle açık havada çalıştılar. İzlenimci ressamlar, güneş ışığının anlık ve geçici etkilerini açık havada çalışarak yakaladılar. Gözden çok ruha hitap eden, yenilik meraklısı bu izlenimci  ressamlar, kırlarda, açık havada resim yapma geleneğini geliştirdiler.

 

İzlenimci Çallı Kuşağı sanatçıları
Ressamlar Avrupa’da aldıkları eğitim ile birlikte izlenimci resmi başarılı bir şekilde Türkiye’ye taşıdılar. Çallı Kuşağı sanatçıları olarak dönemin sanatına yön verdiler. Üstelik kendilerine özgü bir izlenimcilik yaratarak onu geliştirdiler. İzlenimciler yaygın olarak peyzaj çalışmaları ortaya koymalarına rağmen, insanı güncel uğraşları içinde resmettikleri çalışmalar da yaptılar. Toplumsal gerçeklikleri yansıttılar. Çünkü Cumhuriyet döneminden izlenimlerine dayalı tarihi  ve savaş konulu özel eserleri de vardır.

Türk İzlenimci Ressam Adil Doğançay

Türk İzlenimci Ressam Adil Doğançay Eyüp Rüştiyesi’nde okurken resim dersleri alır. İlk öğretmeni izlenimciliğe yakın bir üslubu olan Şerif Renkgörür olur. Harita Mühendislik Mektebi’nde okurken de Diyarbakırlı Tahsin Bey’den ders alan Doğançay, 1920 yılında bu mektebi bitirir ve İstiklal Savaşı’na katılır. Meslek hayatı boyunca asla sanattan kopmayan sanatçı, çoğu zaman tabiattan resimler çalışır.

 

Resim tarihimize iz bırakan isimler

Konudan konuya atlıyormuşsunuz gibi hissetmeyin sevgili okur. Peki değerli ressamımız Adil Doğançay’ın ders aldığı ressamlar kimmiş diye siz de merak etmiyor musunuz? Tamam işte ben de merak ediyorum. Resim tarihimize iz bırakan ressamları tanımak istiyorum. Sizlere de böyle anlatmak hoşuma gidiyor. Okumaya devam edin. Üstelik burada not ettiğim isimler belki bir gün araştırıp yazma konusu benim için, ne dersiniz? Kimbilir belki bir gün onları da sizinle paylaşırım.

 

Diyarbakırlı Tahsin: Tahsin Siret

Nerede kalmıştık sevgili okur: Tahsin Siret (1875-1937). Namı diğer Diyarbakırlı Tahsin. Siret, resime küçük yaşlarda Diyarbakır Rüştiyesi’nde başlar ve Kuleli Askeri Lisesi’nde ressam Nuri Paşa’dan dersler alır. Resim alanındaki yeteneği ile Çallı kuşağının öncülerinden Hoca Ali Rıza’nın da takdirini gören sanatçı 1895 yılında harp okulunun süvari sınıfından mezun olur.

 

 

Diyarbakırlı Tahsin aslında bir İstanbul aşığıdır
Diyarbakırlı Tahsin bir İstanbul aşığıdır. Çünkü, resimlerinde Haliç’in durgun sularında bekleyen eski zırhlıları görürsünüz. Limana gelip giden büyük postaları ve Boğaz sularında dumanlarını savurarak gezinen vapurları çizer. Marmara’da seyreden yelkenlileri resmeder. Tahsin Bey, 1914-1918 yıllarında Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Resimhanesi’nde görev yapar. Diyarbakırlı Tahsin, bu görevi sırasında Çanakkale Deniz Savaşları’nı resmetmek üzere cepheye gönderilir. Atalarımızın sanata verdiği değerin güzelliğine bakar mısınız?

Doğançay Müzesi

Şimdi de sözü Dünyaca ünlü ressamımız Burhan Doğançay’a bırakmak istiyorum. Bunu nasıl yapacaksın kendisi yaşamıyor diyenler çok yanılıyor. Sanat ve sanatçı asla ölmez. Kaldı ki bugün sizleri ülkemizde bir ilki gerçekleştiren Burhan Doğançay’ın, özel resim müzesi kurduğu yıla götürmek istiyorum: 2004. “Doğançay, Beyoğlu Balo Sokak’ta 1870’li yıllara ait beş katlı tarihi binayı 1999 yılında satın alan alarak restore eder ve eğitim sanat merkezine dönüştürür.” Haberini okumuş, heyecanlanmış ve İstanbul beni çağırıyor demiştim. Evrene mesajı gönderince de soluğu derhal Doğançay Müzesi’nde almıştım.
Ana gidip mutluluğumuzu paylaşalım
Değerli ressamımız Burhan Doğançay beni karşılamıştı. Hah işte şimdi o güne gidip, yaptığım röportajdan aklımda kalanları sizlerle paylaşacağım. Çünkü benim için tarihi bir anı ve sizinle paylaşmasam olmaz böyle güzel bir anı. Tabiki bunu sadece sizin için yapmıyorum. Çünkü her şeyden önce ben o özel güne, o günkü heyecanıma, o günkü yaşıma geri gidiyorum. Mutlu oluyorum. Hadi gelin mutluluğumuzu paylaşalım diyorum size de ne duruyorsunuz?
burhan dogancay roportajim

Dünya müzelerini örnek almış Doğançay

Burhan Doğançay usta bir ressam değil, aynı zamanda sanatçı ve toplum mühendisi. Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde kendini yetiştirme şansını yakalamış. Yeteneklerini kanıtlayarak var olmuş ve sanatçıların yapıt vererek köşeye çekilmelerini kabullenemiyor. Çünkü hep sanatın kitlelere nasıl aktarılacağının eylemsel çarelerini arıyor ve üretiyor. Burhan Doğançay ustanın Türkiye’de bir ilke imzasını atarken hareket noktası bu olmuş. Usta ressam bunu yaparken yurtdışında örneklerini gördüğü müzeleri örnek almış. Dünden bugüne bir dünya kültür metropolü olan İstanbul’da kendi çabalarıyla kişisel müzesini açmış. Çünkü, ülkesinin ve kendi hayalini gerçekleştirmek istemiş. Ne demiştik hayaller gerçektir.

Harita subayı olan babam Adil Doğançay

Doğançay ustanın, yorulmadan, bıkmadan ve unutulmaz bir coşkuyla kurduğu yeninin heyecanını bedeninin bütün moleküllerinde hissederek bana aktarışını unutmam mümkün değil. Harita subayı olan babasını anlatmakla başlamıştı sohbetimiz: “Harita subayı olan babam Adil Doğançay, işi gereği Anadolu’yu karış karış dolaşmıştır. Biz de bir döneme kadar onunla birlikte dolaşırdık. Daha dört yaşındayken babam, köyden uzak araziye çıkmadığı  zamanlar beni de hep yanında götürürdü. Babamın çalışacağı zirveye varıldığında, sehpası kurulur. Büyük beyaz şemsiye açılır ve aletler kutularından çıkarılırdı. Alet kutularından birisi de benim için hazırlanırdı.

Babam teşvik edici sözler söylerdi

Babam: Sen orada otur. Şu karşıdaki ağacın resmini yap göreyim derdi. Bir şeyler çizmeye çalışırdım. Kendisi de en küçük fırsatta resim defterini çıkarır, doğadan bir şeyler çizmeye çalışırdı. Tabii, ilk zamanlar pek başarılı olamıyordum. İlk molada da çizdiğim resme bakar, beni teşvik edici sözler söylerdi. Bu yıllarca böyle devam etti.
Deseni hallettikten sonra ne istersen yapabilirsin
Bana yavaş yavaş derinlik, perspektif, ışık ve gölge, kısaca resmin temel direklerini, hem de tam benim anlayacağım biçimde öğretti. Okulda resimde en yüksek notu alıyordum. Artık benim hayatıma da resim girmişti. Ortaokula gelinceye kadar babam bana yalnız karakalemle desen çalıştırdı. “Boya” dediğim zaman, “Onun da vakti gelecek, şimdilik desen desen desen. Deseni hallettikten sonra ne istersen yapabilirsin, derdi.

Burhan Doğançay’ın hocası Arif Kaptan

İleriki yıllarda hocam Arif Kaptan‘dan da aynı sözleri işittim. Hah işte böyle, sorunuzu duyar gibiyim peki bu Arif Kaptan kimdir? Tamam anlaştık. Hemen yanıtlıyorum:  Arif Kaptan(1906-1979) Tam adı Arif Bedii Kaptan’dır. 1906 yılında İstanbul’da doğmuştur. Ressam Arif Kaptan, Heybeliada Bahriye Mektebi’nden mezun olduktan sonra askeri mühendis olarak 1930 yılına kadar çalışmış. Daha sonra askerlikten ayrılıp kendini tamamen resim sanatına vermiştir. 1957-1962 yıllarında yine Paris’te bulunan Kaptan soyuta yönelir, ilk lirik-soyutlamacı ressamlar arasında yerini alır. Arif Kaptan, 1960’larda resimlerini buruşturulmuş kağıtlar üzerine yapar. .
Dünyaca ünlü ressamın meşhur “Duvarlar” serisi
Beş katlı müzede Doğançay’ın resme başladığı 1950’den bugüne kadar ki eserleri yer alıyor. Müzeden içeri girince sanatçının son dönem eserlerini görüyorsunuz. Girişin hemen altında sanatseverlerin soluk alabileceği minik bir kafeterya bölümü de var.  Zemin katta minik öğrencilerin yetişeceği atölyeye ayrılmış. Bunun dışında sanatçının heykel ve fotoğrafları, diğer eserlerinin arasına serpiştirilmiş. İkinci katta dünyaca ünlü ressamın meşhur “Duvarlar” serisi sergileniyor. Üçüncü katta ise sanatçının resimlerinin yanında bir bölüm kendisi gibi ressam olan babasın Adil Doğançay’ın ansına ayrılmış.

Doğançay’ın hayata attığı sanatsal çığlık

Ressam Doğançay’ın kapılar sersinin içinden girip, karşı tarafa yüzyıllar öncesine geçebileceğinizi düşünüp takılıp kalıvereceksiniz. Demedi demeyin. Bir de usta sanatçının “Kurdeleler” serisi var ki, sizi sizden alacak. Bir resim içinde gölgeler ancak böyle eşsiz yansıtılabilir. Sanıyorsunuz ki resim değil, bir fotoğraf. Adeta bir fotoğraf gerçekliğinde bir resim. Öyleyse Doğançay Müzesi, bir ressamın yaşamına nokta koymadan hayata attığı sanatsal çığlık gibi. Kim bir ressamdan daha çok dünyayı tuvaller gibi rengarenk cıvıl cıvıl ister. Sorarım size?
Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür
Siz yazdıklarımı düşüne durun ben Atatürk’ümüzün en sevdiğim, tüm hücrelerime kadar yaşadığım sözünü sizinle paylaşmak istiyorum. “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekayı terbiye etmektir. Türkiye Cumhuriyeti çocukları kültürel insanlardır. Yani hem kendileri kültür sahibidirler, hem de bu özelliği muhitlerine ve bütün Türk Milleti’ne yaymakta olduklarına inanmışlardır. 1936 (Afet İnan, Atatürk Hakkında kitabından alıntı).” İşte bu noktadan hareketle yola çıkan bitter olarak sizleri Anadolu ruhuna yaptığınız yapacağınız özel gezilerle baş başa bırakıyorum. Sağlıkla kalın.

©2024 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account