Tarihi İpek Yolu üzerinde Mezopotamya ile Anadolu’yu, Asya le Avrupa’yı birbirine bağlayan anayolların kesiştiği noktada kurulmuş olan Güneydoğu‘nun siyah incisi: Diyarbakır’ım, medeniyetler kuşağının kilit noktası.
Bakmayın siz memleketim Diyarbakır’ımın “Karacadağ’ın şehrimize armağanı” olarak nitelendirebileceğimiz kentimize özgü görünüşe sahip bazalt taşı gibi kara bahtının olduğuna, hafızanızı sıfırlayıp bir de benim gözümle gezinin bizim topraklarda sevgili okur.
Diyarbakır’ım tarihte “Bereketli Hilal” olarak bilinen bölgede, Dicle ve Fırat arasındaki verimli topraklar üzerinde bulunur.
Bilinen en eski kültür Bereketli Hilal’de doğmuş canım kentim Diyarbakır’ım dünyanın en verimli toprakları üzerindeki bu bölgenin kalbindedir kalbinde.
İnsanların ilk toplu ve düzenli yaşama geçtikleri, 10 bin yıl öncesine ait Çayönü ve Hilar Mağaraları Diyarbakır’dadır. Bir başka deyişle dünyada ilk insanlar ilk olarak toplu ve düzenli yaşama Diyarbakır’ımda geçmişlerdir.
Peygamberler ve sahabeler kenti olarak anılan Mekke ve Medine’den sonra en çok sahabe mezarının olduğu dünyanın 3. kutsal kentidir Diyarbakır’ım.
Tarihi 12 bin yıl öncesine dayanan, onlarca medeniyete, kültüre ve inanca evsahipliği yapan ve hala cazibesini koruyan canım kentimiz Diyarbakır’ımın, dünyanın ikinci büyük tarihi surları, hanları, hamamları, medreseleri, camileri ve kiliseleriyle dünyada eşi benzeri yoktur.
Doğusundaki Babil, Ninova, ile batısındaki Efes, Truva gibi bugün tarih sahnesinden silinmiş şehirlerle yaşdaş kabul edebileceğimiz Diyarbakır’ım tarihin şafağında ortaya çıkmış ve bugünlere dek kendini yaşatarak gelebilmeyi başarmış, her şeye rağmen dimdik ayakta ve bizimdir.
Dünyanın en kadim şehirlerinden biri olan ve onlarca medeniyete evsahipliği yapan, tarih ve kültür şehri adeta bir açıkhava müzesi olan Diyarbakır’ımın adının sosyal olaylar ve terörle değil,
Turizmle anılacak günlere gelmesine duyduğum özlemle yazımı okuduktan sonra ilk seyahatinizi memleketime yapmanız dileğiyle…
