İmkanlarım dahilinde sık sık Antalya’ya seyahat edip keşifler yapmak son 10 yıldır hayatta en büyük zevkim oldu.  Gidip gelip, karış karış gezip Antalya’yı yazasım var her daim. Oldum olası antik kentler ilgimi çekmiştir. Bugün de Olimpos (Olympos) Antik Şehri’ne yolculuk edeceğiz.

 

Antalya’dan yola çıkıp Kemer’i geçtikten sonra, Kumluca istikametine doğru devam edeceksiniz. Ulupınar’ı geçer geçmez solunuzda Olimpos ve Adrasan tabelalarını göreceksiniz. Olimpos yönüne devam ettiğinizde, doğal güzellikler, antik şehir, enfes bir koy ve plajı ile karşılaşacak tıpkı saklı bir cennete gelmiş gibi hissedeceksiniz kendinizi.

 

Türkiye’de Olimpos, Anadolu ve Ege’deki dağ zirvelerinin ortak adıdır. Dünyaya baktığınızda ise, 20’den fazla dağ ve tepe isminin Olympos olduğunu görürsünüz.

Akçay Deresi’nin her iki yanına kurulmuş, Beydağları Sahil Milli Parkı’nın içindeki üç antik kentten biridir dünya mirası Olimpos. Yürüdükçe yemyeşil çam ve sedir ağaçları eşlik eder yolculuğunuza, bir de bakarsınız ki Akçay Deresi aşkı Akdeniz’in kollarına bırakıvermiş kendini.

Olimpos Antik Kenti’nin deniz ve kara tarafından olmak üzere iki girişi var. Tercih sizin.

 

Ancak, karadan ulaşımın zor olması nedeniyle yüzünü denize dönmüş bir şehirdir Olimpos.

Antik Likya Medeniyeti’nin en önemli şehirlerinden olan Olimpos, döneminin en korku salan korsan şehirlerinden biriymiş.

Olimpos korsanlarının Pers Tanrısı Mitras için garip kurban törenleri ve gizli ayinler düzenledikleri söylenir. Mitras, o yıllarda doğu ülkelerinin birçoğunda yaygın olarak inanılan Pers mitolojisinde saf ruh ve ışık tanrısı imiş.

 

Likya, Roma İmparatorluğu, Cenevizliler, Venedikliler, ve Rodos Şövalyeleri tarafından ticaret limanı olarak kullanılan Olimpos şehri, Osmanlı Donanması’nın 15. yüzyılda Doğu Akdeniz’i hakimiyeti altına aldığı sıralarda terk edilmiş.

Bugün Olimpos’u eşsiz bir ören yeri olarak gezebileceğiz gibi, dilerseniz de sahilinde muhteşem turkuaz tonları ile ruhunuzu bedeninizi buluştup, bütün kötülüklerden arınıp, huzur bulabilirsiniz.

Bana soracak olursanız, araştırıp öğrendiğim, sizinle paylaştığım bilgiler ışığında antik kenti gezip, geçmişe harika bir yolculuk yapmanızı tavsiye ederim ki ben de öyle yaptım.

Yol boyunca rastlayacağınız, tapınak, hamam, köprü, akropol, kilise, tiyatro, ortaçağ şehir surları, sütunlu caddeyi gezerken kesinlikle görülmeye değer özel bir gün geçireceğinize garanti veririm.

Şehri gezmek için ormanın içerisinden yaptığınız yürüyüş esnasında, vahşi hayatı görecek, çam ve defne ağaçlarının kokusunu duyarak maceralı bir yolculuk yapacak, adrenalin seviyenizi yukarılara taşıyacaksınız.

Gezim esnasında antik kentin hamamlarına hayran kaldım. M.S. 1. yüzyıldan itibaren, yıkanma dışında aynı zamanda kent sosyal ve kültürel yaşamının önemli bir unsuru olarak tüm imparatorluk kentlerinde inşa edildiklerini öğrenince hamamlara olan ilgim daha bir arttı.

Gezerken o dönemde bir Roma vatandaşı gibi hissetmek için hamamın her metrekaresini özenle inceledim, adeta yaşadım. Düşünsenize öğleden sonra zamanınızın büyük bir kısmını hamamda geçiriyorsunuz, lobi faliyetlerinizi yürütüyorsunuz. Çocuklarınızda aynı alanda bulunan her türlü sporun öğrenildiği okul anlamına gelen palaestrada eğitim görüyor.

Antalya gibi sıcak bir memlekette hayattan daha ne isteyebilirsiniz ki, bir yanınız Akdeniz, bir yanınız Akçay Deresi, bir yanınız özel taşlardan yapılmış suyu soğutma özelliğine sahip buz gibi sulu hamamlar.

Gördüklerim karşısında o kadar büyülendim ki sonsuza kadar Olimpos’ta kalmayı denedim olmadı, mecburen dönüş yoluna geçtim. Gezgin dostlarım hazır buralara kadar gelmişken Yanartaş’ı görmeden dönme dediler.

Hemen rotamı Olimpos Dağı olarak bilinen Tahtalı Dağları eteklerindeki Yanartaş’a çevirdim ve geceyi de orada geçirdim.

Onu da yarın anlatırım sevgili okur. Beni özleyin.

 

 

©2024 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account