Osmanlı Devleti’nde batı bilimleriyle fazlaca ilgilenen ve Doğu bilimleriyle karşılaştırıp sentezini yapan ilk Türk bilim adamlarından biri olan Katip Çelebi’nin deyimiyle Lefkoşe, namı diğer Medine-i Lefkoşa’yı gezeceğiz bugün.  Aslında anlatacak çok şey yok bu şehirde acıdan başka. Hazırsanız buyrun birlikte yolculuğa çıkıyoruz.

 

7. yüzyıldan beri adanın başkentliğini yapan Lefkoşe, bugün de bizim gözbebeğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin başkenti.

Osmanlı döneminde Kıbrıs’ın fethi sürecinde Lefkoşe alınan üçüncü büyük yerleşim olur.

Tüm adaya olduğu gibi Lefkoşe’ye de Türk nüfusunun yerleştirilmesi sene 1570’den başlar.

1878’de ada ve Lefkoşe Birleşik Krallık hakimiyetine girer ve süre sonra da Rumlar Türkler’e saldırır olurlar.

Ancak 1931’de aynı Rumlar, bu sefer Britanya hakimiyetine isyan eder ve hükumet binasını yakarlar.

16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti kurulur, adadaki Britanya hakimiyeti sona erer. Veee…

Adada 1960 Anayasası gereği Lefkoşe Türk Belediyesi ve bir de Lefkoşe Rum Belediyesi kurulur.

Daha 3 yıl geçmeden Kanlı Noel olarak bilinen olaylar başlar.

Bu olaylarda 103 Türk Köyü’ne saldırılarda bulunulur ve nedense Tahtakale semtinde, Kumsal bölgesinde,
Ayvasıl’da, Kanlıdere bölgesinde, Larnaka ve Tuzla’da hep Türkler öldürülür.

Bugün Barbar Müzesi olarak gezebileceğiniz müze, 24 Aralık 1963 yılında Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’nda görevli tabip binbaşı Nihat İlhan’ın evinin EOKA’ya bağlı Rum çeteleri tarafından basılması ve ailesinin kurşuna dizilmesi ile gerçekleşen Kumsal Baskını’nın olay mahalidir aslında.

Kumsal Mahallesi Dereboyu Caddesi İrfan Bey Sokak’taki Barbarlık Müzesi’ni gezince kanınız donuyor. Çünkü, İlhan’ın evi o günden bugüne korunmuş.

Gezerken tüyleriniz ürperiyor, çünkü banyo küvetinde binbaşımızın eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Kutsi ve Hakan’ın ölü bulunduğu yeri gözlerinizle görüyorsunuz. Tuvalette evin sahibesi öldürülmüş, onun izlerine tanık oluyorsunuz.

Daha fazla anlatmayı içim kaldırmıyor sevgili okur, gidip görüp yaşamanız gerekiyor. Uzun lafın kısası kanlı olaylarla 500 Kıbrıs Türkü öldürülür.

30 bin Kıbrıs Türkü yerinden, yurdundan edilir ve zorunlu göçe tabi tutulur yani sizin anlayacağınız. Ama Kumsal Baskını bardağı taşıran son damla olur.

25 Aralık’ta Kıbrıs Türk Kuvvetleri alayı mevzilere konuşlandırılmış ve Türk Hava Kuvvetleri’nin savaş uçakları Lefkoşe üzerinde uyarı uçuşlarına başlar.

Yaşanan bu olaylar üzerine 30 Aralık 1963 günü toplanan Türkiye, Birleşik Krallık ve Yunanistan hükumetleri Yeşil hattı belirleyen Yeşil Hat Antlaşması’nı yaparlar.

İşte böyle sevgili okur, tarihi olayları bir parça anlatmaya çalıştım size ancak, anlatılmaz yaşanır. O eve girince gördükleriniz karşısında diliniz tutuluyor.

Yaşanan vahşetin izleri gözlerinizi yaşartıyor.

Tüyleriniz diken diken olup, adeta kanınız donuyor.

Dedim ya anlatılmaz yaşanır. Sizden ricam bugünkü KKTC meselesine bir de bu açıdan bakın. Gerçeğe biraz daha yaklaşacaksınız.

Yazımı Barbarlık Müzesi’nin duvarlarında asılı tabelada yazan, değerli merhum Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’ın  sözleriyle bitirmek istiyorum ibreti alem için.

“Bu yuvada hürriyetin bedeli ve Türk olmanın diyeti ödenmiş, Kıbrıs’ın ikinci bir Girit olması önlenmiştir. Megali İdea sevdalıları utansın! Şehitlerimizin ruhları şad olsun.”

 

©2024 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account