Mahşerin Dört Atlısı mevsimler gibidir. Bir belirip bir kaybolurlar. Kaotik yolculuklarının tek düzenli özelliği, ortaya çıkışlarının döngüselliğidir. Genellikle yalnız dolaşırlar ya da Kıtlık ve Savaş gibi, Veba’nın izini sürerler. Geçip giderler ama gidene kadar yaşamlarımızı, toplum ve tarih hakkındaki anlayışlarımızı da altüst ederler.
Bugün sizlere Mahşerin Dört Atlısı kitabından bahsedeceğim. Bir çok insan bu kitabı bir kehanet metni olarak görür. Ama kitap aslında bize günlük yaşamda tarihin varlığını hatırlatır. Tarihin en renkli güçleridir, Mahşerin Dört Atlısı. Her atlının kendine özgü büyük bir misyonu vardır. Birinci atlı beyaz bir atın üzerinde oturur, başında bir taç vardır. Tanrı’nın dünyasını, yaşamı ve umudu temsil eder.
Dördüncü Atlı ise, soluk ve kansız
İkinci atlı, Savaş kan kırmızısı bir küheylana biner ve kocaman bir kılış taşır. Bu atlı iktidarı ve resmi politikaları temsil eder. Üçüncü atlı siyah bir atın üzerinde seyahat eder ve refahı ve kıtlığı ölçmek üzere bir terazi taşır. Anlatacağımız kitabın konusu olan Dördüncü Atlı ise, soluk ve kansız bir ata binmektedir. Hem Veba hem de ölümdür. Çünkü eskiler bu ikisini birbirinden ayırt edemezlerdi.
En meşgul olanı Dördüncü Atlı
Dünyanın dördüncü bölümünü açlıkla, hastalıkla,türlü biçim ve büyüklükteki “yeryüzü yaratıkları” ile öldürme gücüne sahiptir. Dört atlı kah devrimlerle kah kıtlıkla ve sürekli değişen ölümcül salgın türleriyle dünya tarihini hep birlikte yazmışlardır. Mahşerin Dört Atlısı içinde en meşgul olanı Dördüncü Atlı’dır. Bir ay ya da bir yıl içinde milyonlarca insanın ölümüne yol açan salgın hastalıklar, imparatorlukları çökertmiş, orduları kırmış, yaşama ve sevme biçimlerimizi sürekli değiştirmiştir.
Veba feodalizmin sonunu getirmiş
Çiçek hastalığı yeni dünyayı öylesine bir güçle işgal etmiş ki Kızılderili kültüründe açtığı politik yaralar hala iyileşememiştir. Veba feodalizmin sonunu getirmiş, kapitalizmin tohumlarını atmış ve ekonomistlerle doktorları hala motive eden, doğaya karşı bir güvensizlik yaratmıştır. Sıtma köle ticaretiyle birlikte yayılmış, ve Karayipler’in rengini belirlemiştir. Frengi sekse tehdidi, insanlara da peruğu tanıtmıştır.
2021 yılı Mart ayında Koronavirüs
Salgın hastalıklarla dolu geçmişimizi bugün unutmuş olsak da Dördün Atlı’nın ne zaman isterse hayatımıza yeniden girebileceğini öğrendik. Çünkü 2021 yılı Mart ayında Koronavirüs adıyla Dördüncü Atlı bize kendini hatırlattı. İşte o zaman bana bu kitabı okumak çok anlamlı geldi. Bilgilerimi tazeledim. Yaşadıklarımızı anlamlandırmaya çalıştım. Bugüne geldiğimizde ise, tarihin bir parçası olduğumuzu ya da geçmiş salgınların canlı anıları olduğumuzu düşünmek bile istemiyoruz.
21. yüzyılın en büyük yalanlarından biri
Temiz sokakların, pamuklu giysilerin, çöp kamyonlarının ve gıda müfettişlerinin ölümcül salgınları ehlileştirip susturduğuna inanıyoruz. Koronavirüsten ya da atlılardan artık söz etmiyoruz. Belki ama koronavirüste geçici bir gerileme olduğunu görebiliyoruz. Bütün bu varsayımlarla birlikte 21. yüzyılın en büyük yalanlarından birini de destekliyoruz: Antibiyotiklerin, aşıların ve doktorların bizi ölümcül hastalıklardan koruduğu yalanını. Tarih bilimlerin en gencinin maskesini düşürüp onun hiçbir salgını durduramayan anlamsız bir ticaret olduğunu gösterdiğinde bile, bu hayallerle avunuyoruz. Dördüncü Atlı her defasında sahneden ancak kendi ne zaman isterse çekilmiştir.
Mikropları harekete geçirmeyi biz başarıyoruz
Bu kitapla da görüyoruz ki, mikropların öldürmeye başlaması için kuvvetli bir tahrike gerek duyuluyor. Ölümler başladığında onları durdurmak içinse çok daha güçlü bir çabaya ihtiyaç oluyor. Ne var ki mikroplar harekete geçtiğinde, bunun nedeni çoğunlukla uygarlıklardaki büyük çalkantılara gösterdikleri tepki olmuştur. Savaşlar, nüfus artışı turizm, evsizlik ve kirlenme, atlılardan birini ya da ikisini harekete geçirebilir. Özetle mikropları harekete geçirmeyi biz başarıyoruz.