Sakin şehirlerin  insanların birbirlerinin sıcaklığına sığındıkları, sosyalleştikleri, el emeklerini birbirine sundukları sosyal korunaklar olduğunu ifade eden Vize Belediye Başkanı Ercan Özalp, ” İnsanların içlerindeki iyiliklerin, güzelliklerin ön plana çıkarılması lazım”, dedi.

 

Sakin yaşam, hayattan zevk alabilmek, sevdiklerimize ve kendimize zaman ayırabilmektir. Arkadaşlarımızla yürürken kahve içmek yerine, telefonlarımızı bir kenara bırakarak oturmak ve sohbet etmektir. Hayatı hızlı yaşarken erken varacağımız bir noktası olmadığını fark ettiğimde Seferihisar’daydım. Kente girer girmez sessizliği, insanlarının sakinliği, huzuru, (doğasını anlatmama gerek yok zaten anlatılmaz yaşanır) dikkatimi çekmişti. Ancak bir kahvaltı molası verip, geçip gitmiştim. Seferihisar’da gördüklerimin ve hissettiklerimin tadı damağımda kalarak tatilimi tamamlayıp, evime dönmüştüm. İşte o yaz, birkaç yıldır araştırdığım sakin şehirlerin felsefesinin tam da yaşamak istediğim hayatı nasıl da güzel anlattığını anladım. İşte Sakin Şehir Vize’nin kent ruhunda da tam olarak bunlar vardı.

 

Vize Kalesi’nde

 

Nasıl da şanslı hissediyordum kendimi Vize’yi gördüğüm ve tanıma fırsatı bulduğum için. Bu topraklarda yaşayan uygarlıkların, üretilen ürünlerin, söylenen şarkıların, yazıların, şiirlerin, en çok da dostlukların ruhu Vize’yi diğer kentlerden ayırıyordu benim gözümde. Vize’nin kendi kimliğine sahip çıkarak kalkınma çabası umudumu tazeliyordu. Kentin doğasına, kültürüne, tarihine, yemeklerine, esnafına ve ürünlerine saygı duyarak kendini  geliştirmesi, orada yaşayan herkesin sosyal ve ekonomik hayatı canlı tutmak için verdikleri mücadeleleri kenti dimdik ayakta tutmaya yetiyordu.

 

İşte bu ruh hızla tüm dünyaya yayılmalıydı…

 

Dedim ya Vize gibi sakin şehirler, anlatılmaz yaşanır, sevgili okur… Siz iyisi mi çıkın çıkın Vize’ye nefes almaya gidin de dedikten sonra, lafı fazla uzatmadan, sözü değerli Vize Belediye Başkanı Ercan Özalp’e bırakmak istiyorum. (Nerede kaldığımızı unuttuysanız röportajımızın ilk bölümünü okumanızı tavsiye ediyorum.)

 

Vize Belediye Başkanı Ercan Özalp

 

Ülkemiz sorunlarını nasıl aşacak?

Tabi eğitim çok önemli. Eğitimin önemli olduğunu yurtdışına çıkıp, gezdiğiniz zaman daha iyi anlıyorsunuz. İnsan için kültürün farklı bir şey olduğunu, parayla hiçbir şeyin satın alınamayacağını, parayla bazı şeylere sahip olunamayacağını daha iyi anlıyorsunuz. Parayla, telefon, parayla iyi bir ev, bir araba alabilirsiniz ama kültür alamazsınız. Eğitim veremezsiniz insanlarınıza. Eğitim derken, insanlar avukat, doktor, mühendis, siyasetçi de olabilir. Ancak eğitim aileden gelir, kültür farklı bir şey. Mesela biz parkları temizliyoruz, bizim çocuklar diyor ki başkanım akşam da temizliyoruz, sabah yine aynı hale geliyor. Diyorum ki olsun çocuklar, onlar atacak biz temizleyeceğiz, onlar atacak biz temizleyeceğiz, bir süre sonra atmaz hale gelecekler. Bunun gibi düşünmek lazım. Biraz hoşgörülü olmak lazım.

 

Okuma alışkanlığımız yok

Toplum olarak çok gerildik. Düşünce açısından baskılarımız var. Türkiye’de basın özgürlüğü iyi bir yerde değil. Eğitim iyi bir yerde değil. Okuryazarlık iyi bir yerde değil. Okuma alışkanlığımız yok. Sistematik olarak bazı şeyler hep değiştirildi. Bilinçaltına işlendi. İnsanlarımız televizyonlarda izledikleri dizilerle her şeye hazır hale geldiler. Toplumsal olayları kimse kanıksamıyor artık. Yani hem görsel, hem de yazılı basında  gördüğümüz birçok olay normal karşılanır oldu. İnsanlar değişik bir hale geldi. Oysa bu yaşadıklarımızın birçoğu gelişmiş ülkelerde olduğu zaman biliyorsunuz bakanlar, milletvekilleri, cumhurbaşkanları istifa ediyor. Biz o noktalardan toplum olarak uzaklaştık. Ama bunların hepsi geçecek.

 

 

Kültürel anlamda yozlaştığımız alanlar var

Kültürel anlamda da eksikliklerimiz var, yozlaştığımız alanlar var. Trakya’nın birçok yerinde düğünlere gidiyoruz. Trakya karşılamamız var ama, düğünlerde artık oyunlarımızın hiçbiri çalınmıyor. Trakya denince, para bizde, şöhret bizde, sizde ne var haydi söyle gibi Roman Havaları akla gelir oldu. Oysaki bizim çok güzel ezgilerimiz var. Mesela,

“Çalın davulları çaydan aşağıya Mezarımı kazın bre dostlar belden aşağıya Suyumu kaynatın kazan doluncaya… Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver. Al başımdan bu sevdayı götür yare ver”. “Selanik içinde sala okunur, Salanın sedası cana dokunur. Gelin olan kıza kına yakılır. Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver. Al başımdan bu sevdayı, götür yare ver. Selanik Selanik… Issız kalasın. Taşına toprağına bre dostlar, diken dolası Sen de benim gibi yarsız kalasın. Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver. Al başımdan bu sevdayı, götür yare ver”.”

Atatürk’ün de çok sevdiği türkülerimizden olan Ah Selanik-Çalsın Davullar türküsü 16 Temmuz 1947’de Kasap Tahsin’den Vize’de derlenmiştir.

Ama insanlar her zaman kolay olanı severler. Düşünmek istemezler. Düşünmek zordur. Üretmek istemezler. Satın almak isterler. Bu da onun gibi bir şey. Birçok ülkeye gidiyorsunuz, kendi kültürel özelliklerini yüzyıllardan beri yaşatıyorlar.

 

 

Çocuklarımız kolay yolu seçmişler

Yunanistan’da İskeçe Karnavalı var, oraya gidiyorum, gitmenizi tavsiye ederim. Gidiyorsunuz bakıyorsunuz yüzyıllardır gelenekleri devam ediyor. Bulgaristan Yambol’da Kukerlandia Festivali yapıyorlar. Baharın gelişini kutluyorlar. Çok eski bir gelenek, belki de bin yıllık ve devam ediyor. Biz o kültürlerde yaşamışız, Yunanistan’da, Bulgaristan’da oradan buraya gelmişiz, büyüklerimiz ölmüş. Birtakım şeyler eksilmiş, çocuklarımız kolay yolu seçmişler. Geleneklerimiz kaybolmaya başlamış. İnsanlarımızın artık tarımla uğraşmaması gibi. Üretim yapmaması gibi bir şey.

 

Güzel şeyler de olacak

Şu gördüğünüz ovadaki topraklar var ya, bastonu dikseniz ağaç olur bu topraklarda ama biz bunu bile göremez olmuşuz. Üzüntüyle karşılıyoruz birçok şeyi. Türkiye’nin her yerinde böyle. Çabalıyorsunuz bir adım atmaya çalışıyorsunuz birtakım engellemelerle karşılaşıyorsunuz. Ama geçmişte de hep böyle olmuş. Köleliğin kalkmasını önce köleler istememiş. Zor işler bunlar Türkiye’de. İnsanların özgürlükleri ellerinden yavaş yavaş alındı. Ama güzel şeyler de olacak. Oluyor da zaten…

 

Kale Mahallesi

Çocukların gideceği bir tiyatro salonu yok

Bakın 9 aydır belediye başkanıyım. Önümüzde 4 yıllık bir dönem var. Birtakım projelerimiz var, yapacağız. Çocukların gideceği bir tiyatro salonumuz yok. Kadınların gidip çalışma yapabileceği etkinlik alanları yok. Türkiye’nin birçok yerinde böyle. Neden hep böyle uzaklaştırmışız biz kadınları, erkeklerin egemen olduğu bir toplum haline gelmişiz. Kadını sadece arka planda düşünmüşüz. Onlarda kendi aralarında bir şeyler yapmaya çalışmışlar, ama olmuyor, ama yetmiyor. Kadın her yerde olmalı, üretimde de olmalı pazarda da olmalı. Kadınlara gelir elde edilebilecekleri bir alan yaratılırsa, bir şeyler yapılırsa, gerisi gelir.

 

İnsanları teşvik etmek lazım

Kışlacık Köyü’nde bir tesis var, geçen gün kendilerini ziyarete gittim. Gazeteci turizmci Ramazan Bey var, eşi de mimar Esin Hanım, güzel bir tesis yapmışlar. Anlattılar çok büyük zorluklarla karşılaşmışlar. Müşterileri de var. Bungalov tipi evler yapmışlar. Güzel bir restoran yapmışlar. Çırpınıyorlar. Böyle insanları teşvik etmek lazım. Böyle girişimci ruhlara, hükümetin de turizm bakanlığının da destek vermesi gerekir.

 

 

Kim üretecek?

Herkes üretim yok diyor. Haberleri izliyorsunuz, soğanlar depolarda kaldı. Geçen sene 12 TL idi fiyat. Neden çünkü bir planlama yok. Para yaptı diye herkes soğan ekti sonra insanların ellerinde kaldı. Çürüyen bir şey. Aylarca stoklayamazsınız. Bunun hesabını kim yapacak Devlet Planlama Teşkilatı yapacak. Yaşamak istiyorsak beslenmek zorundayız. Sabah kahvaltıda ne yiyeceğiz, yumurta yiyeceğiz, beyaz peynir yiyeceğiz, tereyağı yiyeceğiz. Ben süt içmem diyorsunuz ama, peynirin iyisini arıyorsunuz. Peynir yemiyorsunuz belki ama yoğurdun iyisini arıyorsunuz. Pasta börek yaparken süte ihtiyacınız oluyor. Yani sonuçta süt tüketiyorsunuz, peki bunu kim üretecek? Üretecek insan yok. Neden?

 

Önlem alalım

Diyorsunuz ki üretim düştü, ben size sıfır faiz vereyim, inek alın, süt üretin satın. Çok zor işler bunlar. Yemi, bakıcısı, tesisi, üretmesi, buzağılaması, büyütmesi falan komplike bir olay. Ne yapmanız lazım, teşvik etmeniz lazım. İnsanlara diyeceksiniz ki eğer 25 tane inek alır besler, süt üretirsen, senin sigortanı ben üst fiyattan ödeyeceğim. İnsanlarda diyecek ki ben niye belediyede çalışayım kendim üretir kendim kazanırım. Bizim bunları yapmamız lazım. Yapmıyoruz, biz oturmuşuz diyoruz ki, söyle köylülerine topraklarını satmasınlar. Sen al gel. Adam zaten önce komşusuna söylüyor, gel 50 bin TL ver, tarlamı sen al. Tarım yapan kazandığıyla bu tarlayı alamaz. Alamıyor. Sonra emlakçı geliyor aynı tarlayı 100 bin liraya satıyor. Sonra dışardan bir kesim bağırıyor, topraklar satılıyor. Önlem alalım.

 

 

Üretim yapalım

Üretim yapalım. Üretimle ilgili bir şey yok ki. Sakin şehirler,  insanların birbirlerinin sıcaklığına sığındıkları, sosyalleştikleri, el emeklerini birbirine sundukları sosyal korunaklardır. Biz sakin şehirler üretimden sürdürülebilirlikten bahsediyoruz ya size bir örnek vereyim. Şimdi aklıma geldi. Bir toplantı vardı bir yerde, çok acilen gitmem gerekiyordu. Mayıs ayındaydı. Arkadaşlarıma dedim ki kaç kişi var gideceğimiz yerde, 20 kişi var dediler. Hemen Hardaliye alın dedim. Hardaliye Kırklareli yöresinde üretilen, bağışıklık sistemini güçlendiren bir içecek. Şarap şişesi gibi şişelere konulan bir içeceğimiz. Aldık poşetlere koyduk. Dağıttık toplantıda, dediler ki nedir bu, dedim ki üzümün şarap olmadan ki son hali. Orada Ak Partili meclis üyelerimizde vardı, tedirgin oldular.

 

Peki bize günah değil mi?

Biz burada hem kendi topraklarımızda üretim yapmaktan, hem sürdürülebilirlikten, hem de tanıtımdan bahsediyoruz. Günah ellemeyelim şarap. Peki içki içtin günah, şarap ürettin günah, aldın günah, hırsızlık yapıyorsun günah değil mi? Yalan söylüyorsun. Bu ülkede tecavüzler var, gasplar var, kadına şiddet var, baskılar var, bunlar günah değil mi? Sorunlarımızla ilgili neden hiçbir şey yapmıyorsun? Toplum yozlaştı. Televizyonlarda dizilerde görüyorsunuz, adamın 4 tane karısı ve yeni sevgilisi aynı evde yaşıyor, böyle bir aile, böyle bir toplum düzeni olur mu? Biz böyle bir toplum muyuz? Peki bize günah değil mi?

 

 

Avrupa’da kurallar işliyor

Oysaki insanların içlerindeki iyiliklerin, güzelliklerin ön plana çıkarılması lazım. Yunanistan’da, Bulgaristan’da insanlara imreniyorum. İnsanlar, hiçbir şeyi yola atmıyorlar. Köylerden geçiyorsunuz tertemiz. Her yer 24 saat açık, içki satılıyor. Piyasada gezen bir tane sarhoş yok. Alkollü araç kullanan yok. Yolda bir tane zigzag çeken yok. Ne farkımız var yani bizim onlardan? Hollanda’ya gidiyorsun esrar serbest. Avrupa’da uyuşturucu tüketiminin en az olduğu yere bakıyorsunuz Amsterdam. Niye çünkü gelip içenler turist, yerli halk kullanmıyor. Çünkü, Avrupa’da kurallar işliyor.

Peki biz bunları neden yapamıyoruz? derseniz arkası yarın…

©2024 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account