Özgün kimliklerinden küreselleşme adına ödün vermek istemeyen, yerel yemeklerini fast food zincirlerine kurban etmek istemeyen, sosyal yaşamları tüketim hızına kapılsın istemeyen, bozulmamış doğasına el sürülsün hiç istemeyen sakin şehirler dosyamızı Vize ile açıyoruz. Köklü geçmişi, kendine has ekolojik özellikleri, zengin kültürel değerleriyle meşhur Sakin Şehir Vize’yi, Belediye Başkanı Ercan Özalp’ten dinleyeceğiz.

 

Vize Belediyesi’nden aldığım telefonla çok mutlu olmuştum. Haftasonu Vize’ye gidecektim. Günler geçmek bilmiyordu. Heyecandan yola çıkana kadar uyuyamadım desem yeridir. Çünkü 2012 yılından beridir sakin şehirleri araştırıyordum. Görmeyi hayal ediyordum. Sonunda hayalim gerçek olacaktı. Teklifimi geri çevirmeyen değerli belediye başkanı Ercan Özalp ve değerli ekibine teşekkür ediyorum.

 

Vize Kalesi’nden kente bakış

 

İzmit’ten direk otobüs yoktu Vize’ye, İstanbul otogar aktarmalı olarak gidebildim. Kışın cilvesi diyoruz biz buna, yol çok keyifliydi. Saat 13.00’de Vize’de olmayı planlıyorken, tam 1 saat erken vardım. Şirin mi şirin Vize Otogarı’na indim. Önce bavulumu bir kenara koyup, şöyle bir etrafı gezdim. Ardından mihmandarım Ersan Beyi aradım.  Buluştuk ve belediyeye geçtik. Belediye başkanımız ve değerli ekibi ile tanıştıktan ve yorgunluk kahvemizi içtikten sonra Vize’yi gezmeye başladık.

 

Şimdi size kısaca Vize’yi anlatıp sözü belediye başkanı Ercan Özalp’e vereceğim.

 

Dünyadaki 252, Türkiye’deki 17 özel sakin şehirden biri de Vize. İlk çağlardan kalma yollardan yürüyorsunuz. Anadolu’dan gelen yolların Balkanlar’a ve Avrupa’ya geçtiği önemli bir havza. Viyana’dan İstanbul’a uzanan Sultanlar Yolu parkurunun da en önemli noktası.

 

Kırklareli’nin 7 ilçesinden biri olan Sakin Şehir Vize, zamanın ruhunu yakalamış, doğanın ritmine uyumlu bir kent. Geçmişin birikimini bugüne taşıyarak, buradan geleceği anlatmaya  kararlı bir kent Vize.

 

Sabırla, samimiyetle şehri gezdiren ve keyifle anlatan mihmandarım Ersan Bey’le Vize Kalesi’nde

 

Geçmişini, kültürünü, tarihini, lezzetlerini bugüne taşıyarak ve bunları bilimle, kültürle, sanatla birleştirerek bir gelecek haritası çıkarmış kent Sakin Şehir Vize. Trak Krallığı’nın başkenti, Doğu Roma Bizans Dönemi’nde İstanbul’un Trakya’daki Kalesi, Osmanlı Dönemi’nde Trakya’daki 3 sancaktan biri Vize…

 

Tarihte değişik isimlerle anılan Vize’nin adının Trak Kralları’ndan Byzas’a izafeten verildiği düşünülüyor. Yunan mitolojisinde bu isim “Byzia” kaynak perisi olarak geçer ki bu da Vize’nin sularının ve kaynaklarının bolluğunu teyit eder niteliktedir.

 

Kızılaağaç Köyü Cehennem Şelaleleri’ne giderken

 

Yıldız Dağları’nın güneye bakan ve alçalarak Ergene Ovası’na inen etekleri üzerine kurulmuş şehrin Karadeniz kıyısındaki bölümlerini, küçük küçük enfes koylar ve nefis burunlar süslüyor. Kent doğal güzellikleri ile sizi kendine çekiyor. Saklı ormanları, dereleri, şelaleleri, mağaraları ile büyülüyor.

 

Vize’nin en güzel özelliği her yeri bayram yeri gibi. O da ne demek derseniz? Her yer nazlı al bayrağımız ve enfes Atatürk fotoğraflarıyla süslenmiş. Hani biz şehirde yaşayanlar bayrağı ve Atatürk’ü bayramlarda görür, bayram sevincini yaşarız ya, Vizeliler her günü bayram sevinci tadında yaşıyorlar. Mutlu insanların yaşadığı şehir Vize. Sakin Şehir Vize’nin Atatürk ve bayrak sevgisi anlatılmaz yaşanır sevgili okur.

 

Daha yeni başlıyoruz Vize’yi anlatmaya, yazacağım o kadar güzel şeyler var ki, gezerken mutlu olduğum yetmezmiş gibi, yazarken de aynı mutluluğu ve heyecanı yaşamak öyle güzel ki. Ancak şimdi sözü samimiyetle sorularımı yanıtlayan Vize Belediye Başkanı Ercan Özalp’e bırakmak istiyorum.

 

Vize Belediye Başkanı Ercan Özalp

 

Sizi tanıyabilir miyiz?

1967 Vize doğumluyum. Bu güzel ilçede doğdum. İlkokulu, ortaokulu, liseyi burada bitirdikten sonra, İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden 1991 yılında mezun oldum. Kendi memleketime döndüm ve büyükbaş hayvan veteriner hekimliği yapmaya başladım. Evliyim. 2 oğlum var.

 

Belediye başkanı olmaya nasıl karar verdiniz?

Tabi borcumuz var, bu devlete de bu millete de borcumuz var. Bu ruhla yola çıktım. 9 aydır kendi ilçemde belediye başkanıyım. Seçildikten bir ay sonra işlerimi tasfiye ettim. Polikliniğimi devrettim. 28 yıllık hekimlik hayatıma son verdim. Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi, her şeyin bir sonu var. Şimdi de amacımız bu tarihi geçmişe sahip olan, Trakya’da en eski yerleşim merkezi durumunda olan güzel ilçemizi önce ülkemize, sonra da dünyaya tanıtmak. Bunun için  gerekli çalışmaları yapmak.

 

M. S. 2. yüzyıla ait Antik Tiyatro

 

Günışığına çıkmayan tarihi eserlerimiz var

Tabi her şey küçük bir adımla başlar. Başlangıçta bazı şeyler zordur ama, devamı çalıştıktan sonra gelir. İlçemizde gezdiniz. Tarihi bir ilçe, günışığına çıkmayan özelliklerimiz, tarihi eserlerimiz de var. Tanıtıma biraz fazla zaman ayırmak lazım. Lobi çalışmaları yapmak lazım. Bunlar için girişimlerimiz var.

 

Vize’den biraz bahseder misiniz?

Küçük, şirin bir ilçeyiz. Merkez nüfusumuz 15 bin civarında, 24 köyümüz 2 beldemiz var. Köy ve beldelerimizle beraber 29 bin nüfusa sahibiz. Trakya’nın ortasında yer alan bir ilçeyiz. Edirne’ye 120 km, İstanbul’a 135 km, Karadeniz’e 36 km, Marmara Denizi’ne 85 kilometre mesafedeyiz. Bir geçiş noktasıyız. Merkezde kalıyoruz. Dereköy Sınır Kapısı 100 kilometre mesafede,  yani 1 saat sonra buradan Bulgaristan’a geçiş yapabilirsiniz. 1.5 saatte Yunanistan’a geçiş yaparsınız. Diğer il ve ilçelere, Lüleburgaz’a, İstanbul’a, Tekirdağ’a olsun, kolay ulaşılabilecek bir noktadayız.

 

Nüfus yapınız nasıldır?

Nüfusumuzun yüzde 90’ı yerlidir. Bu coğrafyada doğmuş, burada yaşamlarını devam ettiren sevgili Vizeliler’den oluşan bir nüfus yapımız var. Yüzde 10 civarında da Vizeli olmayıp, ama Vize’ye gelmiş, yaşamış, uzun yıllardan beri yaşamaya devam eden vatandaşlarımız var. Onlar da Vizeli sayılır. Göçmenler’in olduğu bir bölge burası. 30 Ocak 1923’te ilk yazılı resmi mübadele yapılmış Yunanistan’la biliyorsunuz. Zorunlu bir göç başlamış. Yunanistan’dan gelenlerden sonra izleyen yıllarda Bulgaristan, Makedonya, Yugoslavya göçmenleri gelip bölgemize, karşılıklı değiştirmelerle yerleşmişler. Rumlar’ın da, yaşadığı bir bölge burası. Köylerimizdeki birçok yapılarda onlara ait. Bir geçiş noktası olmuş Vize.

Halk geçimini nasıl sağlarmış?

Geçmişte burada bağcılık yapmışlar. Şaraplık üzümler yetiştirmişler. Araştırmıştım. 1940’lı yılların sonlarına kadar bölgemizde şarap üretimleri devam etmiş. Şu gördüğünüz Saray’la Vize arasındaki yerler, her taraf üzüm bağıymış. Çok enteresan, Roma’ya da şaraplar bizim buradan gidermiş. Bizim Şarapçı Yolu dediğimiz bir bölgemiz var, üst tarafta, gerek Kıyıköy’den deniz yoluyla, gerekse karayoluyla Bulgaristan üzerinden gidermiş şaraplar.

Bizim iklimimiz serttir

Gece 3 ile 5 arasında yazın da bir soğukluk olur. Bu da şaraplık üzümlere o lezzeti veren bir özellik. İlerleyen yıllarda Türkiye’nin değişen coğrafi yapısı, kültürüyle beraber şarap bağları yok olmuş gitmiş. Şu anda çok az bir üretim var. Bana sorarsanız, tarımdaki alternatifler içinde üzüm yetiştiriciliği, ya da şaraplık üzüm yetiştiriciliği çok iyi bir gelir kaynağı. Çünkü, buğday ekemeyeceğiniz, tarım yapamayacağınız bir çok alanda üzüm yetiştirmeniz mümkün.

Trakya insanı için ne söyleyebilirsiniz?

Bizler için hep şunu söylerler, bizler de müzdarip olmuşuzdur. Trakya insanında bir Anadolu insanı gibi birlik beraberlik yok derler. Siz de duymuşsunuzdur. Neden yok? Çünkü benim babamın dedesinin mezarı burada değil ki, annemin dedesinin mezarı da burada değil. Annemin kökleri 1920’li yıllarda Bulgaristan Filibe’den gelmişler. Babamlarda 1923 yıllarında dedemle, büyük dedemle beraber, o zorunlu göçle birlikte bütün mallarını mülklerini bırakarak Selanik’ten buraya gelmişler. Ben de Yunanistan’a, Kavala’ya atalarımızın yaşadığı yerlere gittim. Duygulanmamak elde değil, duygulanıyorsunuz. O topraklara ait olduğunuzu aslında hissediyorsunuz. Çünkü neden atalarım benim de orada 300 yıl yaşamışlar. Konya Karaman’dan gitmişler. Öyle bir yapı var.

 

 

Oralarda sizi en çok etkileyen ne oldu?

Eşimle beraber Kavala’ya gittim. Güzel bir pansiyonda kaldık. Oranın yetkilisi Türkçe konuşuyordu. 50’li yaşlardaydı. Odamızı, yerimizi gösterdi. Güzel de Türkçe biliyordu. Adı da Kaplan’dı. Ben de diyorum ne alaka falan. Neyse sonra konuştuk. Onların da dedelerinin Nevşehir tarafından Kavala’ya gittiklerini öğrendik. Ama enteresan bir şey var. Mesela benim babamlar Yunanca bilmiyorlar ama, aynı tarihlerde Nevşehir’den giden o aile çocuklarına Türkçe’yi öğretmiş. Etkileniyorsunuz yani.

 

Biz Rumca bilmiyoruz

Biz Rumca bilmiyoruz, ama o insanlar çocuklarına Türkçe’yi öğretmişler. Onlar da zorunlu göçle gitmişler. Onlar da zorluklar yaşamışlar. Adam anlattı ben duygulandım. Bizim dedelerimiz, babalarımız buraya gelmiş kabul etmemişler. Türkiye’de kaldıkları için, Yunan halkı da kabul etmemiş, onlara ağır hakaret etmişler. Bizim bölgemizde böyle bir bölge.

 

Bu bölgenin en büyük hassasiyeti ne?

Atatürk’e karşı inanılmaz derecede hassasiyetimiz, sevgimiz, saygımız var. Belki toplum olarak var ama, bizlerin onun hemşerisi olması, Selanikli olmamız bize tamamen daha farklı hissettiriyor. İnanılmaz derecede, konuşurken bile tüylerimiz diken diken oluyor. Ülkemizin kurucusu. Cumhuriyet nedir derseniz Atatürk deriz. Cumhuriyet nedir derseniz özgürlük deriz. Her şeyimizi ona borçluyuz. Okulu bitirdim geldim. 28 yıl hekimlik yaptım, çalıştım. Bana demokrasinin verdiği şeylerle beraber.

 

Vize’deki birçok evin içi dışı bayrak ve Atatürk fotoğrafları ile süslenmiş

 

Atatürk’ün sayesinde düşünemeyeceğimiz şeylere sahip olduk

Atatürk’ün sayesinde inanılmaz derecede düşünemeyeceğimiz güzel şeylere sahip olduk. Sıradan bir terzinin çocuğuyum. Annem ilkokul mezunu ama, burada kendi ilçemde liseyi okudum, İstanbul’a gittim üniversiteyi okudum, geldim memleketimde hekimlik yaptım, yıllar içinde yüzlerce binlerce hastaya gittim, insanların hayatlarına dokundum. Çalıştım, Atatürk’ün sayesinde bütün bunlar, kabul etmek lazım. Şimdi var tabi borcumuz, Atatürk’e ve onun kurduğu Cumhuriyete borcumuz var.

 

Türkiye bu sıkıntıları da aşacak

Düşünüyorum da bizler de 1985-1990 yıllarında İstanbul’da okuduk. O zaman da bu akımlar vardı. Tarikatlar, fetullahçılar, bilmem neler, bizler katılmadık bir şeylere, ikbal peşinde de koşmadık. Ama inanıyoruz, güveniyoruz. Türkiye güzel bir ülke, Atatürk burada çok sağlam temeller atmış, yıkmaya kimsenin gücü yetmez. Türkiye bu sıkıntıları da aşacak. Bugünler de geçecek.

 

Röportaj devamı edecek… Bizi takip etmeye devam edin…

©2024 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account