Tevfik Fikret

Tevfik Fikret Yarına Bakan Şairimiz. İstanbul’daysanız Aşiyan Yokuşu’na mutlaka tırmanın. Boğaz’ı seyrederek Onun o savaşımcı ruhuna aşık olmamanız imkansız.

 

 

 

Hala “Han-ı Yağma”nın deyimleşmiş dizeleriyle “yiyin efendiler, yiyin!” diye çözümsüzce söyleniyoruz. Peki ya “Sis”e ne demeli. Yirminci yüzyılın başındaki gibi İstanbul’u resimleyen “Sis” şiiri bugünün İstanbul’una daha uygun düşüyor.

 

Geleceğin aydınlık Türkiye’si

“Ümidimiz bu: Ölürsek biz, yaşar mutlak vatan sizinle, şu zindan karanlığındaki uzak!” Tevfik Fikret’in geleceğin aydınlık Türkiye’sini yaşatacağını ümit ettiği gençler bugün mutluluğu sosyal medyada arıyor. Arıyorlar aramasına da bulduklarıyla mutlu olabilseler bari gam yemem.

 

Tevfik Fikret’in güncelliği

Türkiye’de aydınlanma kavgasına şiirleriyle katılan Tevfik Fikret’in güncelliği de, bu birikimin yaşamda karşılık bulmasının bir başka kanıtı. Bugünü anlamak istiyorsak dünden bugüne doğru bakanların yıllar önce neler söylediklerini bilme yükümlülüğümüz var. Tevfik Fikret okunmalı, anlaşılmalı, izi sürülmeli, izinden gidilmeli. İzinden giden Atatürk’ümüzü anmadan geçmek olmaz. Hatırlatırım.

 

Aşiyan’a mutlaka bir tırmanın

En azından İstanbul’daysanız ya da yolunuz düşerse Aşiyan Yokuşu’na mutlaka bir tırmanın. Boğaz’ı seyrederek Onun o savaşımcı ruhuna aşık olmamak imkansız. Bakın Ahmet Haşim nasıl ifade etmiş bu eşsiz Fikret ruhunu: “…Benim için Fikret bir kudurmuş deniz karşısında kayalar üzerinde yükselen bir altın ziya ve bir altın kuledir.”

 

 

Benim cesedimi çiğnemeden kimse bu okula giremez

…31 Mart olayı sırasında Tanin Gazetesi’ne saldıranlardan biri, “asıl farmason Sultani’de diye bağırınca, arkadaşları Fikret’e okulun yakılıp yıkılacağı haberini gönderir ve kaçmasını önerirler. Fikret ise öfkeyle “Benim cesedimi çiğnemeden kimse bu okula giremez” diye, kapının önüne çıkıp akşama kadar saldırganları bekler. Ama gelen giden olmaz.


Dürüst olmak nadir olan bir meziyet

Ahmet Hamdi Tanpınar, Tevfik Fikret için “O bir kahramandır. Yaşadığı devirde içtimaiyatta ahlaklılık ve dürüst olmak nadir olan bir meziyetti” der ve şunu da belirtir yazısında: “Bulunduğu dairede iş görülmediğini öne sürerek ayrıldığı memuriyetten biriken maaşları kendisine götürüldüğünde, “Çalışmadığım halde para alamam”, diye geri çevirir.

 

Tevfik Fikret’in eleştiri zarafeti 
Ne yazık ki Fikret böylesine dürüst ve uygar bir kişi olmasına karşın ağır yergilere uğramıştı. Kendisine en ağır geleni de kuşkusuz Mehmet Akif’in “Şimdi tanrıyı söver… Sonra biraz bol para ver, hiç utanmaz. Protestanlara zangoçluk eder” dizeleri olmuştur. Fikret önce bunu yanıtlamaya gerek görmez. Ama iki yıl sonra 14 Kasım 1914’te Tarih-i Kadime Zeyl şiirinde kendi onurunu ve yürekliliğini sergileyerek bir eleştiri zarafeti gösterir.

 

Benim dinim budur işte

“Doğruluk, alçakgönüllülük, sevgi, bağlılık, Acıma, iyilik, yurtseverlik, insaflılık. Sonra “zangoç” dememek şaire… Vicdanımın güttüğü yol budur işte. Ayinim düşünerek yapmaktır. Benim dinim budur işte.” “Zangoç dememek bir şaire” bence en ağır taşlama, aynı zamanda gerçekten çok nicelikli bir eleştiri anlayana elbette.

 

Koca bir dünya içinde yalnızım 

“Umutsuzluk, umutsuzluk, umutsuzluk. Umutsuzum kardeşim, korkunç bir umutsuzluk. Bunalım içindeyim, sönüyorum…. Nedenini söyleyeyim mi? Koca bir dünya içinde yalnızım Nazif. En yakın arkadaşlarımın arasında sokağa çıplak çıkmış bir adam duygusuyla titriyorum. Herkesin vicdanı örtülü, yalnız ben çıplak.

 

Alçak yaşamanın kolayını bulmuşlar 

Herkes zamanın alçak süslerine bürünebiliyor. Herkes bu namuslu geçinerek alçak yaşamanın kolayını buluyor. Herkes bu rezalet havasında nefes alabilmek için kolaylığa, bir çareye, bir büyüye sahip diye yakınıyor Fikret Süleyman Nazif’e yazdığı bir mektupta.”

 

Şaire Ölüm Yok

“Nedir bu denli mutsuzluğun nedenleri? diye sorar Oktay Akbal, “Şairlere Ölüm Yok” adlı kitabında. “Oysa mutlu yaşamak için her olanağa sahipti. Sevilen ünlü bir şair, mutlu bir aile, bir ev, bir çocuk. Rumelihisar sırtlarında bir köşk. Galatasaray Lisesi’nde, Robert Koleji’nde gençlikle birlikte olmak, onlara güzel gelecekleri yaratma özlemini, gücünü aşılamak.

 

Kişisel sevinçler bir şairi mutlu kılmaz

Boğazı tepeden gören pencerenin önünde koltuğa oturup şiirlerini yazmak…” Ama yanıtı yine kendisi verir. Akbal; “Kişisel sevinçler bir şairi, gerçek bir duygu adamını mutlu kılmaz. Şair acıyı seçti, yığınların adına konuşmak yolunu, yeni bir atılışa yüreklendirmek yolunu…”

 

 

Atatürk’e ilham kaynağı olmuştur Tevfik Fikret

Nadir Nadi: “Atatürk’e ilham kaynağı olmuştur Tevfik Fikret. Onun insan anlayışını yadırgayanların bugün Atatürk’ten de hoşlanmadıklarını göz önüne getirirsek, biri duygu öteki aksiyon adamı olan iki Türk büyüğü arasındaki düşün akrabalığını daha iyi anlamış oluruz. Atatürk’ün eseri yaşadıkça Tevfik Fikret unutulmayacaktır.”

 

Başlangıçta “Sanat sanat içindir”

Toplumsal olayların Tevfik Fikret’i çok etkilediğini biliyoruz. Toplum sorunları onun baş ilgisi olmuştur. Başlangıçta “Sanat sanat içindir” görüşünü savunan Tevfik Fikret, özellikle 1900’lerden sonra artık sanatçının yaşamının, toplumun dışında kalamayacağını görmüş ve o karanlık günlerde şiirleri elden ele dolaşan bir toplum şairi olmuştur. Fakat, Tevfik Fikret’i öyle bir yazıyla anlatmak mümkün değil bilin istedim. Onu yazmaya devam edeceğim. Yeniden görüşünceye kadar beni özleyin. Şimdi sizleri Tevfik Fikret’in nefis bir şiiriyle baş başa bırakıyorum.

 

Kuşlarla

Kuşlar uçar,
Ben koşarım,
Onların kanatları var,
Benim kanadım kollarım.
Kuşlar kanadını çırpar,
Ben de kolumu sallarım.
Uçun kuşlar, uçun kuşlar.
Hepinizle yarışım var.

 

 

 

 

©2024 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account