Kocaeli Dokümantasyon Merkezi Cumhuriyet Bayramı haftasında tarihte Yunanlılar’ın Küçük Asya Faciası  olarak adlandırdıkları Anadolu yenilgileri olarak bilinen Altılar Davası’nı konu aldı. Etkinlikte; ”Kurtuluş Savaşı Sonrası Yunanistan’da Altılar Davası” adlı sunumunu, Yüksek  Mühendis Necdet Güler gerçekleştirdi. Sunumu dinlemeye Kocaeli İl Kültür ve Turizm Müdür Vekili Ercan Yamen, Kocaeli Dokümantasyon Merkezi Başkanı Müzeyyen Ünal ve yönetim kurulu üyeleri İlker Kumral, Dilek Ayrıbaş, Mehmet Aksoy, Muhittin Bakan, Necmettin Metin, Haluk Korucuoğlu, Mehmet Aksoy, Aylin Çetin, Özcan Taras, Şenel Taras, Kadem Duran, Seyfettin Tekçe, Ali Ayvaz, Erkan Kiraz, Hanife Kiraz, Metin Sarıbaş, Şevkiye Yalın, Gülçin Erol, Fahrettin Erdik ile çok sayıda davetli katıldı.

İzmit Atatürk Anıtı eski Vali Konağı’nın ikinci katında bulunan Kocaeli Dokümantasyon Merkezi’nde gerçekleşen sunum öncesinde bütün ülkelerin kendi tarihlerinin yükünü taşıdıklarını ifade eden Kocaeli Dokümantasyon Merkezi Başkanı Müzeyyen Ünal, kısa bir açılış konuşması yaptı. Ünal, konuşmasında şunları söyledi:  “Yunan dünyasındaki adıyla Konstantinopolis 29 Mayıs 1453  tarihinde Osmanlı Türkleri’nin eline geçti. Salı günüydü. Yunanlarca lanetli olduğuna bugün bile inanılan gündür. Yunanistan geçmişinin ağırlığını bugün bile fazlasıyla yaşamaktadır. Yunanistan’ın kısa tarihini dinleyeceğiz. Değerli katılımcılarımıza teşekkürlerimi sunuyorum. ”

Venizelos, Megali İdea’nın en ateşli savunucusu konumunda olmuş

Altılar Davası’nda sekiz kişi yagılanmasına rağmen sanıkların altısı idam edildiği için Yunan siyasi tarihine “Altılar Davası” olarak geçtiğini ifade eden Necdet Güler, şunları söyledi. “Yunan Kralı Konstantin ile Venizelos arasında Birinci Dünya Savaşı’nın başlarına kadar  uzanan ayrılık, Yunan toplumunu da birbiriyle çatışan iki kampa ayırmıştır. ‘Ulusal Bölünme’ adı verilen bu düşmanlık Yunan toplumunu ve siyasi hayatını yirmi yıldan fazla bir süre etkisi altında bırakmıştır. Venizelos ile Kral arasındaki ayrılığının temelinde Yunanistan’ın Birinci Dünya Savaşı’na katılıp katılmaması ve hangi tarafta katılması sorunu yatmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nda Yunanistan’ın tarafsız kalmasını ya da Almanya yanlısı davranmasını savunan Kral’a karşı, Venizelos, Megali İdea’nın en ateşli savunucusu konumunda olmuş ve Yunanistan’ın İngiltere ve Fransa yanında savaşa girmesini ve topraklarını kuzeye ve batıya doğru genişletmesini savunmuştur.”

Ordu içindeki huzursuzluk ve savaş karşıtı grevler ve gösteriler

Sevr Antlaşması’nın imzalanması, Yunanistan’ın Anadolu’daki işgal hareketinin en büyük savunucusu olan Yunanistan Başbakanı Venizelos’un iktidardan düşmesinin önüne geçemediğini dile getiren Güler, “Sevr Antlaşması’nın imzalanması, Yunanistan’ın Anadolu’daki işgal hareketinin en büyük savunucusu olan Yunanistan Başbakanı Venizelos’un iktidardan düşmesinin önüne geçememiştir.  Çünkü yaklaşık on yıldır savaş halinde bulunan Yunanistan halkı, savaşa ve izlenen yayılmacı politikaya karşı tepkisini Kasım 1920’de yapılan genel seçimlerde göstermiş, seçim sonucunda iktidara Venizelos karşıtı Kral yanlıları taşınmıştır. Seçim propagandası olarak Anadolu’daki savaşı durduracağını söyleyen yeni iktidar, savaş kampanyasını sürdürmekle kalmamış, Yunanistan’ın Anadolu’da bulunan seksen-doksan bin civarındaki ordusunu iki yüz yirmi bine çıkarmıştır. Ordu içindeki huzursuzluk ve savaş karşıtı grevler ve gösteriler her yandan gelen göç dalgaları ve ekonomik istikrarsızlık ülkeyi içinden çıkılmaz bir duruma sürüklemiştir.”, şeklinde konuştu.

Anadolu’daki yenilginin sorumlularının yargılanmasına geçildi

1919-1922 arasında verilen Türk Bağımsızlık Savaşı’nın, Yunan kaynaklarında kendisine “Küçük Asya Harekatı” veya “Anadolu Harekatı”, “Küçük Asya Felaketi” olarak yer bulduğuna değinen Güler, sözlerini şöyle tamamladı: “9 Eylül’deki ‘Küçük Asya Felaketi’ni izleyen günlerde ihtilalci subaylar Sakız ve Midilli adalarından başlattıkları harekatı Kral’ın tahttan indirilmesiyle sonuçlandırmışlar ve kısa süre sonra da yerlerini sivil iktidara bırakmışlardır. Ancak 1922 yılında  Plastiras önderliğinde örgütlenen Yunan subayları, Yunanistan siyasetine yeni bir yön tayin etme gayesiyle bir İhtilal Komitesi vücuda getirmişler ve yönetimi İhtilalci Komite olarak ellerinde tutmuşlardır. Tarihe 11 Eylül 1922 Devrimi olarak geçen bu hareket, prestiji sarsılan Yunan ordusu ve hükümetine mensup, mağlubiyetten sorumlu tutulan kişilerin yargılanmasını hedef almaktaydı. Çünkü Savaş sonrası Yunanistan’da yenilgiye karşı öfkeli bir hava hakimdir. Bu gelişmeler üzerine ihtilalci bir mahkeme kurularak Anadolu’daki (Küçük Asya Felaketi) yenilginin sorumlularının yargılanmasına geçildi.”

Yunanistan tarihinde Altılar Davası

Yunanistan tarihine “Altılar Davası / İ Diki ton Eksi” olarak geçen bu süreçte Anadolu seferine çıkan komutanlar, sefer sırasında iş başında olan başbakan ve bakanlar askeri mahkemede yargılanmışlardır. Venizelos’un iktidarda olmadığı dönemde gerçekleşen bu “felaketin” sorumluluğu Venizelos yanlıları tarafından Kral ve yandaşlarına yüklenmiştir. Kral yanlıları ise bütün sorumluluğu, Anadolu’ya asker çıkarmak fikrini yeşerten ve bu konuda ısrarcı davranan Venizelos’a yükleme eğiliminde olmuşlardır. Yine de İhtilal liderleri Anadolu’da uğranılan yenilginin sorumluları olarak gördükleri kimseleri halkın öfkesini yatıştırmak için infaz ettiğini söylemek olasıdır. Halk içinde savaşa ve işgale karşı yükselen öfke ve ülkenin içinde bulunduğu yıkım ihtilalcileri bazı infazları gerçekleştirmek zorunda bırakmıştır. Devam eden duruşmalar sonucunda altı sanık ölüm cezasına çarptırıldı, iki sanığa da ömür boyu hapis cezası verildi. İnfazlar Lozan Konferansı’nın başladığı dönemde ve Ege adalarının görüşülmekte olduğu sırada uygulanmıştır.

Birçok darbe teşebbüsü ve ihtilallere maruz kalmıştır

İngiliz gazeteleri, siyasî bir intikamla idam kararlarının uygulanmasından dolayı son derece ağır eleştirilerde bulundular. Yapılan yorumlarda, Yunanistan’ın bu suretle medenî bir millet olmadığını gösterdiği ve bunun önemli neticeler vereceği belirttiler. Fransız gazeteleri de verilen kararı çok ağır bulmuş, bunun Lozan’da Venizelos’un vazifesini daha müşkül hale koyacağı ifade edilmişti. İstanbul’da yayımlanan Rum gazeteleri ise idam kararlarının tatbikini memnuniyetle karşılamışlardı. Türk basınında ise gerek mahkeme sürecinde ve gerekse sonrasında yaşanan hadiseler ile ilgili yapılan haber ve yorumlar, öncelikle Yunan, kısmen de İngiliz, Fransız ve İstanbul’daki Rum basınına dayanmaktadır. Bu sürece dâhil Türk görüşünü yansıtır leh de ya da aleyh de haber ve yorum yapılmamıştır. Gerek Millî Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal Paşa’nın gerekse de Türk siyasi ve askerî ricalinin de konuya dair bir beyanatı veya yorumları olmamıştır. Lozan Konferansı katılım süreci ve başlaması ile Saltanatın kaldırılması, Sultan Vahdettin’in kaçışı gibi üst üste gelen çok önemli siyasî gelişmelerin yaşandığı bir dönem olması, bu durumun sebebi olsa gerektir“ Küçük Asya Felaketi’nin” sorumlusu sayılanların idam edilmelerinin doğru bir karar olup olmadığı uzun zaman tartışılırken, Yunanistan 1922-1936 yılları arasında tam bir istikrara kavuşmamış, birçok darbe teşebbüsü ve ihtilallere maruz kalmıştır.

 

 

©2024 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account