Avrupanın anası Anadoludan selam herkese. Uyudum, kalktım kitaplar okudum, filmler izledim, doğanın çağrısına uyup mavi yolculuklara çıkıp, kendimi denizin kızı gibi hissedip denize koştum. Olmadı yine kürkçü dükkanına döndüm. İşte tam da bu yüzden Avrupa’nın Anası Anadolu’dan size selam getirmişem.

 

 

 

 

 

Daima çalışkan ol

İnsan herkesten kaçar da kendinden kaçamaz ya benimki de o hesap. İşte o vakit, Bitter Bihter’e dedi ki yanına kadar koştuktan sonra bir adım daha atamayacaksan eğer, neden koştun. Ne varsa eskilerde var. Haydi kalk. Daha ölmeden önce yapacağın çok şey var. Madem ki öleceğiz, hiç olmazsa önce canım ülkem Avrupa’nın anası Anadolu sonra dünya için yararlı işler yap da adın kalsın, tıpkı Sümer kahramanı Gılgameş gibi bitter. Hem senin Atatürk’ün ne diyordu hatırlasana, “Türkiye Cumhuriyeti’nin özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum. Batı senden Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk çocuğu, o kabahatta senin değil, senden öncekilerin ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin. Bu belli fakat bunu unut. Daima çalışkan ol!” Dedim ve yine yeni yeniden düştüm yollara. Haydi düşün peşime görmeniz lazım.

 

Yumurtadan çıkmış kabuğunu beğenmiyor

Eşsiz atalarımızın dediği gibi, bizim toprakların tabiriyle, şu bizim çok uyanık Avrupa yumurtadan çıkmış da kabuğunu beğenmiyor öyle mi? Yazıklar olsun. Demek ki bir araya gelip daha gür sesle söylemek lazım pekala söyleyelim o zaman. Avrupa’nın Anası Anadolu’dur. Batının bilim, sanat ve teknoloji alanlarındaki üstünlüğünü kabul ediyorsunuz da aynı batının bencil, sömürgeci ve aldatıcı olduğunu sahiden göremiyor musunuz? O zaman adama sormazlar mı siz vatan haini misiniz? Elbet bir gün sorarlar, sorarlar. Türk milleti kendisine güvenen Atatürk’ünü yanılttı mı yanıltmadı, o halde siz de güvenin içinden çıktığınız o millete. O günlerde gelecek, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın.

 

Avrupa’nın Anası Anadolu

Önce o çok değerli Avrupa’ya bir çift lafım var, kendinize gelin kendinize, Canım Anadolu‘mdan da o pis ellerinizi çekin, haddinizi bilin, hizaya gelin, ohhh içimin yağları eridi. Madem çok değerli büyüklerimiz diyemiyor o zaman iş başa düştü. Diyorum haydi buradan yakalım. Bakalım konuyu nereye getireceğim. Merak ettiniz değil mi? Evet evet ettiniz itiraf edin. Biraz daha sabırla yazdıklarımı okumaya devam ederseniz, eminim beni anlayacaksınız ve de hak vereceksiniz, hatta üzerine bir de ben  bunu neden düşünmedim diye de kendinize kızacaksınız. O kadar da değil. Bizler birbirimizin düşünemediklerini tamamlamak için varız. Tıpkı bu cennet vatanı canları pahasına ayaklar altından kurtaran büyükannelerimiz, büyükdedelerimiz gibiyiz.

 

Mezopotamya ve Anadolu’daki Kavimler

Eski Yunan’da “geçmişte söylenenlerin tekrar edilmesi” gibi bir anlama gelen Mitoloji, belli bir din, inanış veya kültürdeki, insanlık ile evrenin yaratılış ve doğasını, geleneklere özgü inanç ve uygulamaların sebebini açıklamaya yönelik söylencelerin tümünü tamamlamak için kullanılmış. M.Ö. 3200’de Güney Mezopotamya’da büyük bir kültür ve medeniyet inşa etmiş Sümerler’in bulduğu çivi yazısı, Mezopotamya ve Anadolu’da  çeşitli kavimlerce uzun yıllar boyunca kullanılmış ve insanlık tarihine çeşitli konularda binlerce yazılı belge kalmış. Bunlar arasında önemli bir grubu oluşturan mitolojik metinlerde yer alan insanın yaratılış hikayesi oldukça dikkat çekicidir mesela bakınız Türk Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ kitapları.

Batılı Gezginler çivi yazılarını götürmüş

“İnsanlık tarihinin araştırılmasında ve yorumlanmasında en önemli kaynaklar tartışmasız yazılı belgelerdir. 16. yüzyılda batılı gezginler, kutsal kitaplarda belirtilen yerleri keşfetmek için Mezopotamya’ya seyahatlerde bulunmuşlar ve burada özellikle yerli halk sayesinde elde ettikleri çivi yazılı belgeleri beraberlerinde Avrupa’ya götürmüşlerdir. 19. yüzyılın başlarında ise bilimadamları tarafından çivi yazılı belgeler üzerinde yapılan çalışmalar, ilk uygarlıkların ortaya çıktığı Mezopotamya ve Anadolu’daki medeniyetler hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamıştır. Çivi yazılı kaynaklar üzerindeki çalışmalardan önce, ilkçağ tarihi konusundaki bilgilerimiz başta Tevrat olmak üzere kutsal kitaplarda ve antik dönem yazarlarının eserlerinde yazılanlara dayanıyordu ve bu çağa ait çoğu bilginin kaynağının eski Yunan olduğu düşünülüyordu. 1900’lü yıllardan sonra bu görüş değişmiş, Batı kültürünün eski Önasya’dan etkilendiği ortaya çıkmıştır. (Günbattı, 2017) Ne demek istedi burada yazar, neymiş efendim Anadolu Avrupa’nın Anasıdır, nokta.

 

Doğu kültüründen etkilenmiş Avrupa

Asuroloji alanında önemli bir araştırmacı olan Fransız Jean Bottero, “Helenistler arasında en tutucuları bile açıkça söylemeseler de eski Yunan’ın hem kültür hem de başka alanlarda Doğu’dan, yani daha başından o saygın, o muazzam Mezopotamya’dan ne derece etkilendiğini bugün artık inkar edemiyor”, demektedir. (Botter0. 2003, s.45) Bir bakıma ne diyor Bottero Anadolu Avrupa’nın Anasıdır diyor ve noktayı koyuyor. Çalışmamızda, Sümeroloji ve Asuroloji alanında önde gelen araştırmacılardan Jean Bottero ve Samuel Noah Kramer’in “Mezopotamya Mitolojisi” adlı kitabını (Bottero ve Kramer, 2017) kılavuz eser olarak kullandığımızı belirtmek isteriz der eski Mezopotamya Mitolojisi’nde İnsanın Yaratılışı başlıklı makalesinde Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Sümeroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Murat Çayır. Detayları merak edenler edinip okuyabilirler.

 

 

Bodrum’da beni Turgutreis karşıladı

Aslında her şey bundan tam da 10 yıl önce Bodrum’u görmek istememle başlamıştı. Orada yaşayan değerli kuzenlerimden fikir almak istediğimde, biricik anneleri ciddi bir hastalıkla mücadele ederken, benimle ilgilenecek vakitleri olmadıkları halde, yine de beni evlerinde ağırlamak istemişlerdi. Ben de o zamanki imkanlarım dahilinde böyle bir desteği kabul ederek atlayıp yanlarına Turgutreis’e gitmiştim. Mihmandarlarım Zuhal ablam, Behiye ablam, Tayyar abim ve Yohannam olmuştu. Biz şu an gezemezsek de hadi sen oturma çık gez, bak şurayı da gör diye diye içimdeki gezme aşkımı gıdıklayıp, bana güç veriyorlardı. Buradan sizin aracılığınızla onlara çok teşekkür ederim.

 

Uçarıyla Mavi Yolculuklara çıktım

Bodrum Yarımadası’nı karış karış gezme ve yüzme fırsatı içinde her yerde beni Halikarnas Balıkçısı karşılıyordu. Ve hep bana diyordu ki, “Yokuşun başına geldiğinde Bodrum’u göreceksin sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin. Senden öncekiler de böyleydiler. Akıllarını Bodrum’da bırakıp gittiler.” Eve döndüğümde gerçekten de aklım Bodrum Yarımadası’nda kalmıştı. Çünkü Cevat Şakir Kabaağaçlı namıdiğer Halikarnas Balıkçısı laf arasında beni ‘Mavi Yolculuklar’a davet ettiğini söylemişti. Kaçırır mıyım hemen katıldım tabi o zamanlar bu yolculuklar minnak teknelerle yapılıyor. Bir gün Uçarı’ya ben de atladım hep birlikte gezdik. İşte ondan sonra artık beni kimse tutamadı.

 

Macera teknemiz hazır hadi sen de atla

Macera teknemiz hazır hadi sen de atla Avrupa’nın Anası Anadolu’da yolculuklara çıkacağız dediler hiç ikiletmedim. Düştüm peşlerine. Mavi yolculukların müdavimi olmuştum.  Çok şanslıydım çünkü cennet Türkiyemin kalburüstü aydınları, yazarları, şairleri, sanatçıları, bilim insanları yol arkadaşım olmuşlardı. Kimlerle mi tanıştım hemen bir çırpıda sayayım size Azra Erhat’ı görür görmez çok önceden tanışıyormuş gibi hissettim. Size de böyle olur mu bilmem ama bana bazen böyle olur. Biriyle ilk defa tanışıyorumdur ama sanki yıllardır tanışıyormuş gibi hissederiz ikimizde. Bu hissi size anlatamam yaşamanız lazım.

 

Yolum Troya’ya ile kesişti

Bir başka gezi de Sabahattin Eyüpoğlu, Mina Urgan, Yaşar Kemal, Türkan Saylan, Oya Baydar, Vedat Günyol ve daha nice değerli insanlar eşlik etti bana tahmin bile edemezsiniz. Sizin anlayacağınız bir mavi yolculuk aldı taaaa nerelere götürdü beni ve gerçekten de bir daha da eski ben olmadım. Çıktığım Mavi Yolculuklar’da bir gün yolum Troya’ya ile kesişti.  Sizin anlayacağınız Yunan mitolojisiyle kafayı bozan ben soluğu Troya Yunan kenti diye iddia edenlerin yanında almıştım. Allah allah niyeki? Bu yazımı onlara ithaf ediyorum. Seve seve okusunlar. Şimdi size İlyada’dan bir bölüm sunayım da ne demek istediğimi bir çırpıda anlayıverin bir zahmet.

 

 

İşte tam da bu noktada iç sesim bitter sözü devralıyor: Yunan mitolojisine ait olduğu söylenen bu bilgilerle ilgili olarak siz sevgili okurlarımın düşüncesini merak edeceğim diyor. Bunun için de sizleri yazının yorum kısmında bekliyor olacağını da sözlerine ekliyor ve tamam sustum devam et Bihter diyor kendileri.

 

Saygı göster bu memeye Hektor

“Troya’nın dışında batı kapılarının önünde ayakta duruyordu Hektor. Karşısında ise ona tüm öfkesiyle uçarcasına gelen Hektor’un ellerinde can vermiş en yakın dostu Patroklos’un öcünü almak isteyen Akhilleus. Hektor kapının önünde dikilmiş ve ne pahasına olursa olsun Akhilleus’la savaşmak için yanıyordu. Onu Troya’nın surları üzerinde izleyen anne ve babası çok kaygılıydılar. Önce babası Priamos seslendi Hektor’u vazgeçirebilmek için bu dövüşten: “Haydi yavrum gir surların içine, Troya’nın erkeklerini, kadınlarını koru”, “Bana da acı, şu talihsiz babana” dedi fakat Hektor’u ikna etmek mümkün olmamıştı. Ardından surların üstünden annesi Hekabe seslendi; bir eliyle göğsünü açtı, bir eliyle kaldırdı memesini, kanatlı sözler söyledi ağlaya ağlaya: “Hektor yavrucuğum, saygı göster bu memeye, onu ağzına uzattığım günleri getir aklına, unuturdun koynumda bütün dertlerini, surlarımızın içinde yenmeye bak şu domuzu, gir içeri canım oğlum, dışarıda dikilme karşına.”

 

Üzülen Hekabe yani anneannem 

Şaşırdınız değil mi? Şaşırırsınız tabi çünkü ben de 2000’li yılların başında devrem bana “Bodrumlu bir gezgin Herodotos” kitabını armağan ettiğinde okumuş ve ben de çok şaşırmıştım. Allah allah bu Hektor’un annesi ne kadar da benim anneanneme benziyor diye. Çünkü çocukken anneannem çocuklarına bir konuda kızdığında elini memesine koyar. Sütümü sana helal etmem bak derdi bu yanlış, yapma etme evladım dur. Ama nerdeee Hektor gibi kendi bildiklerini okuyan çocukları vardı anneanneminde. Ama sonuçta üzülen Hekabe yani anneannem olurdu.

 

 

Batılı kaynaklar hikayeyi nasıl yorumladı

İşte tüm bu düşündüklerimi laf arasında değerli Troya Müzesi Müdürümüz Rıdvan Gölcük beyle konuştuğumda çok keyifli bir sohbet içinde buldum kendimi. Haydi gelin birlikte batılı kaynakların bu hikayeyi nasıl yorumladığına bakalım Bihter Hanım dedi Rıdvan Bey. Ve hemen ardından birkaç batılı kaynakta Hekabe’nin memesini niçin açtığına, işaret ettiğine dair yorumları okudu bana: “Erotik olarak oğlunun dikkatini dağıtmaya çalıştı. Ya da “Hekabe yaşlı ve göğsü sönük olmalıydı. Bu sebeple erotik olamadı” gibi aklımızın alamayacağı yorumlar içinde buluverdik kendimizi sizin anlayacağınız.

 

Bir annenin göğsü hangi kültürde erotik olamaz?

Bu akıl almaz yorumlar için siz ne diyeceksiniz çok merak ediyorum. Ve şimdi size soruyorum, Hekabe niçin göğsünü açmış da oğlu Hektor’la konuşmuş ve aslında ne demek istemiş olabilir? Sizce bir annenin göğsü hangi kültürde erotik olamaz?Haaa bu soruma cevap verirken bugünkü ülkemizde olma gücünü verdiğimiz sapık zihniyeti göz önüne almayın lütfen dönün çocukluğunuza, yok yaşınız gençse ve çocukluğunuza dönemiyorsanız da bir büyüğünüze sorun da size anlatsın. Peki madem anlatacak kimseniz yok üzülmeyin ben varım üzerine basa basa tekrar söyleyeceğim. Tabiki özbeöz Anadolu kültürüne özgü bir davranıştır anneannemiz Hekabe’nin yaptıkları. Yani aslında Hekabe Hektor’a, Oğlum bak gidersen Akhilleus seni öldürecek yapma etme nolur gitme, yoksa sütümü helal etmem sana gitme diyerek son sözünü söylemiştir.

 

Hayallerinin peşinden koş

Ben bu sözü dediğim gibi rahmetli anneannemden çok duydum. Eminim şimdi beni görüyordur ve hep söylediği gibi benimle gurur duyuyordur. Bana hep derdi ki, ben okumak istedim ailemin imkanları çok kısıtlıydı babam istese de okutamazdı, annem de evlendirdi çabucak. Bunun acısını çok çektim. Okuyup meslek sahibi olabilseydim böyle olmazdı. Onun için sen aklını başına al ve oku, mesleğini eline al. Ondan sonra istersen zaten her zaman evlenebilirsin. Sakın acele etme evlenmek için. Annenin okuması öğretmen olması için çok mücadele ettim. Başardım hadi şimdi sıra sende. Üniversiteyi kazan, hayatının iplerini eline al. Hayallerinin peşinden koş. Çünkü hayaller gerçektir. Çalış, çok çalış, daha bu memleket için yapılacak çok şey var. Çünkü sen Atatürk’ün kızısın. Eğer böyle yapmazsan sütümü sana helal etmem bilesin.

 

Demek ki neymiş efendim, Avrupa’nın Anası Anadoluymuş, yani bizim üzerinde yaşamaktan büyük keyif aldığımız eşsiz güzelliklerine aşık olduğumuz topraklarmış. Artık, anneannem Sabiha’nın yani namıdiğer Hekabe’nin Yunan ya da Avrupalı olduğunu bize kimse yutturamaz. Haydi şimdi başbaş, yeniden görüşünceye kadar en çok beni özleyin. 

 

 

 

 

 

 

 

 

©2024 Anadolu Gezi Rehberi

veya

Kullanıcı Bilgileriniz İle Oturum Açın

veya    

Bilgilerinizi Unuttunuzmu?

veya

Create Account