Dil Gönüllüleriyle İstanbul Türkçesi neymiş gelin hep birlikte bakalım. Bu konuyu sağlıklı bir şekilde anlayabilmemiz için başımızı Selçuklu dönemine çevirmememiz gerekiyor. Haydi başlıyoruz.
Selçuklu döneminde bilim dili ve resmi dil Arapça, edebi dil ise Farsçaydı. Türkmen beylerinin çoğu bu dilleri pek iyi bilmiyordu. Bu sebeple onlar alimleri Türkçe eser yazmak konusunda teşvik eder. Böylece Anadolu’da Türk dili gelişir ve edebi bir dil haline gelir.
İstanbul Türkçesinde II. Murat dönemi
İstanbul Türkçesinde II. Murat dönemi büyük önem teşkil ediyor. II. Murat kaleme alınacak olan Türkçe eserlerin sade ve açık bir dille yazılmasını ve bunları herkesin anlayabilmesini istiyordu. Hatta Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus’un emriyle kaleme alınan Danişmentname’yi Tokat Kalesi dizdarı Arif Ali’ye daha sade ve açık bir dille yazdırmıştır II. Murat. Bu dönemin en büyük özelliği 13. ve 14. yüzyıllarda Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yazılan Türkçe eserlerdeki şive farklılıklarının ortadan kalkması ve Osmanlı Türkçesinin eserlerde kullanılmaya başlamasıdır diyebiliriz.
Osmanlı Devleti’nin resmî yazı dili Türkçe
Peki II. Murat’ın oğlu kimdir? II. Mehmet. II. Mehmet kim? Fatih Sultan Mehmet. Osmanlı Türkçesi’nin gelişmesi Arapça ve Farsça tamlamalardan uzak olmasına en büyük katkıyı Fatih Sultan Mehmet sağlamıştır. Osmanlı’dan önce kurulan bazı Türk Devletleri’nin resmi yazı dili Türkçe değildi. Osmanlı Devleti’nin ise sadelik ağırlık bakımından değişikliğe uğrasa bile resmi yazı dili Türkçeydi. Bu çok önemlidir.
Fatih Sultan Mehmet devrinde
Fatih Devri’nde yani 15. yüzyılda Türkçeyi en iyi kullananların başında Ahmet Paşa, Avni yani Fatih Sultan Mehmet ve Melihi gibi kişiler gelir. Örnek vermek gerekirse: Köprülü Ahmet Paşa bir betimlemesinde şöyle söyler: “Bizimle bir nefes insanlığ eyle soruşalum, gel ey peri nicesin hoş mısın safaca mısın, sefer kılup gelür Ahmed ki, diye şehrümüzün güzelleri nicesin hoş mısın safaca mısın?” Aynı dönemde Fatih Sultan Mehmet ise ne yazmış: “Dili tir-i gam zahm-nak eyledi, Müjen fikri beni helak eyledi. Eteğimi elden komayup gamın, giribanımı çak çak eyledi.”
İstanbul Türkçesi nasıl oluştu?
Peki bugüne referans olan İstanbul Türkçesi nasıl oluştu? Yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti’nin başkentliğini yapmış İstanbul bir kültür merkezi de olduğu için, İstanbul’a yerleşen bilim ve sanat adamları İstanbul ağzı ile konuşup yazmaya başladılar. İstanbul Türkçesi asıl olarak İstanbul ağzına dayanıyordu. Fakat İstanbul Türkçesi ve ağzı arasında farklılıkların da olduğunu unutmayalım.
Türkçemiz İstanbul ağzı üzerine kurulmuş
Bir ülkenin ilmi ve kültürel faaliyetlerinin merkezi olan şehirlerin ağızları, o ülkede konuşulan dillerin temelini oluşturur. Fransızca Paris, Almanca Berlin, İngilizce Londra ağzını kendine esas olarak kabul ederek yazı dillerini meydana getirmişlerdir. Türkçemiz de bunlar gibi İstanbul ağzı üzerine kurulmuştur.
Dili anlamak ve anlamlandırmak
Üstelik İstanbul Türkçesinin oluşmasına İstanbul’da yaşayan herkes katkıda bulunmuştur. Rumlar, Yahudiler, Arnavutlar, Sırplar, Araplar, Farslar vb. Çeşitli milletlere mensup olan insanlar İstanbul Türkçesine çok şey kazandırmıştır. Dili anlamak ve anlamlandırmak için başvurabileceğimiz yegane kaynak o dönemin şairleridir. Biz de öyle yapalım ve gelin 16. yüzyıldaki Baki’ye bir kulak verelim. “Hoş geldi bana meygedenin ab u havası, billah güzel yerde yapılmış yıkılası, gül gülse daim ağlasa bülbül aceb değül, zira kimine ağla dimişler kimine gül.
Türkçe’nin kökünü daha iyi anlamamız için
16. ve 17. yüzyıl örneklerine dilimizin nereden geldiğini anlamak ve anlamlandırmak için bakabiliriz. Çünkü Türkçe’nin kökünü daha iyi anlamamızı sağlayacak. Şimdi gelin Naili’ye bir bakalım. “Adu benzer nifak itmiş, bizimle yar söyleşmez, lebiyle ittifak itmiş, bizimle yar söyleşmez. Nabi dönemin ünlü şairlerindendir ve Urfalıdır. Fakat o İstanbul Türkçesinin İstanbul’a Anadolu’nun ve Rumeli’nin her yerinden gelerek İstanbul’a yerleşen ve burada konuşan şiir ve şarkı söyleyen Türkler tarafından meydana getirildiğinin farkındadır. Hatta bir kasidesinde İstanbul konuşmasının Arapça’dan bile üstün olduğunu söyler.
Dil gönüllüleri Anadolu’nun en ücra köşelerinde
Bu sabah değerli ağabeyim Ali Düşenkalkar’ın şu mesajıyla güne başladım: “Yaşamımızda belki de fark etmediğimiz güzel şeyler de oluyor. Neler mi? www.dilgonulluleri.org. Dil gönüllüleri Anadolu’nun en ücra köşelerindeki okullarına giderek Türkçe konuşmak üzerine çok güzel dersler veriyorlar. Ücretsiz eğitimler sunuyor. Tolga Bare’yi bu girişiminden dolayı kutluyorum. Lütfen şu dil gönüllülerini bir ziyaret edin. Bağışlarınız çok önemli. Yurdumuzun en ücra köşelerine ulaşmak da sizin bağışlarınızla olacak. Hoş kalın, hoşça kalın, Türkçe konuşun.”
Tolga Bare anlatıyor
Sosyal medyada gördüğüm bir mesaj beni nerelere götürdü bilin istedim. Harika bir hayalin gerçeğe dönüşüne rastlamak beni çok mutlu etti. Sizinle de paylaşayım istedim. Yukarıda okudunuz bilgileri değerli Tolga Bare anlatıyor. İlginizi çektiyse youtoube kanalına abone olarak izleyebilirsiniz. Diyeceğim o ki bu adımla tıpkı hayal ettiğim gibi ben de bir dil gönüllüsü oldum. Siz de Dil Gönüllüsü Olun.
Mustafa Kemal Atatürk’ün has evlatlarıyız
Değerli Tolga Bare’nin değerli emeklerine sağlık. Şimdi bana müsade. Tolga Bare’nin de dediği gibi siz yine de “Türkçeniz ve kendinize, algı ve zihninize çok iyi bakın.” Zira yıllardır algılarımızla oynayanlar hala öğrenemediler çılgın Türklerle başa çıkmak mümkün değildir. Biz Mustafa Kemal Atatürk’ün has evlatlarıyız. Beni özleyin.